Değerlendirme şu şekildedir:
Son zamanlarda yoğunlaşan beklentiler ve belediyelerimizde yaşanan sorunlardan kaynaklı olarak bir değerlendirme yapma zorunluluğumuz hasıl olmuştur.
Değerlendirmemizde, güncel olarak bizlere intikal eden konuları ağırlık vermiş olmakla birlikte, genel itibariyle mahalli idarelerde, özellikle de belediyelerde yaşanan personel yapılanması ve kadro sistemine ilişkin sorunlara da değinmeyi uygun bulduk.
Bu çerçevede, son zamanlarda bize ulaşan soruların başında;
1. 5393 sayılı Belediye Kanunu’na göre istihdam edilen sözleşmeli personelin sözleşmelerinin yenilenmemesinin mümkün olup olmadığı,
2. Sözleşmelerin yenilenmemesi durumunda, iptal davası açılırsa sonucun ne olacağı,
3. Sözleşmeli personele kadro verilirse, yapılacak düzenlemelerin kimleri kapsayacağı,
4. Üniversiteli işçilere memur kadrosu verilip verilmeyeceği, verilmesi halinde haklarının ne olacağı,
hususları gelmektedir.
Bu sorular bize gösteriyor ki, belediyelerde istihdam edilen sözleşmeli personeller, sözleşmelerinin devam edip etmeyeceği konusunda tedirginler. İşsiz kalma ihtimalini, her an hissediyor ve bundan ürküyorlar.
Hatta bize ulaşan bir çok duyum ve bilgiden, birçok sözleşmeli personele, sözleşmelerinin yıl başında yenilenmeyeceğine dair ihtarlar, tebligatlar, gitmiş durumda.
Bilindiği üzere, 5393 sayılı Belediye Kanunu’nun 49 uncu maddesine göre, sözleşmeli çalıştırılacak personel ile yıllık hizmet sözleşmeleri yapılmaktadır. Bu yıllık hizmet sözleşmelerine ilişkin süreç ise, belediye meclisinin sözleşmeli olarak çalıştırılması düşünülen pozisyonlar ile ilgili çalıştırılacak sözleşmeli personele ne kadar ücret ödeneceğini belirlemesiyle başlamaktadır. Diğer bir ifade ile, belediye meclisi kimlerin ne kadar süreli çalıştırılacağına değil ama, öngörülen kadrolarda sözleşmeli personel çalıştırılması halinde, ne kadar ücret verilebileceğine karar veriyor.
Bu şekilde ücret belirlemesi yapılan kadrolarda, sözleşmeli personel çalıştırılmasına ve bu sözleşmeli personelin kim olacağına karar verme yetkisi de belediye başkanına aittir. Belediye başkanı bu kararı verirken, sınav, ilan vb değişik yöntemler uygulayabileceği gibi, doğrudan da şartları uyan biriyle hizmet sözleşmesi imzalamak suretiyle sözleşmeli personel çalıştırılması yoluna gidebilir.
Hal böyle iken, sözleşmelerin de maksimum bütçe yılını aşmayacak şekilde ve süresi belli yapıldığı da dikkate alındığında sözleşmelileri bekleyen, hukuki ve reel muhtemel sonuçlar şunlardır:
1. Sözleşmeli personel olarak çalıştırılan mevcut personel için, belediye meclisi ücret belirlemeyebilir. Böyle bir durumda da, sözleşme imzalanması veya sözleşmenin yenilenmesi mümkün olmayabilir.
2. Belediye meclisi ücreti belirlese bile, belediye başkanı sözleşmeyi yenilemeyebilir. Çünkü, belediye meclisi, sadece ücreti belirlemektedir. Hangi pozisyonlarda sözleşmeli personel çalıştırılacağı ve bu sözleşmeli personelin kimler olacağına ilişkin tasarruf belediye başkanına aittir.
Her iki durumda da, mevcut sözleşmeli personelin çalışamaması söz konusu olacak, diğer bir ifade ile dilimiz söylemeye varmasa bile sözleşmenin feshi gerçekleşmiş olacaktır.
Peki, gelelim ikinci soruya. Böyle bir durumda, yani yenilenmeme/fesih durumunda mahkemeler ne karar verecektir?
Buna peşinen “şu kararı verir” demek mümkün değildir. İdare mahkemeleri önlerine gelen davalarda idari işlemleri yetkisizlik ve hukuka aykırılık (şekil, sebep, konu ve amaç) yönünden incelemektedirler.
Önceki yıllardan edindiğimiz tecrübelere göre idare mahkemeleri, sözleşmeli personele ilişkin sözleşme fesihlerinde, feshe ilişkin idari işlemin iptali veya aksi yönde kararlar vermektedirler. Mahkemelerin ne karar vereceğini, hakimlerin takdir haklarının ne yönde tecelli edileceğini şimdiden söylemek mümkün değildir. Ancak, bu kararların verilmesinde belirleyici olacak bir çok argüman söz konusu olabilecektir. Sözleşmenin hangi gerekçeyle iptal edildiği, bu gerekçenin hizmet gereklerine ve kamu yararına ne derece uygun olduğu vb. hususlar, karar vermede ve kararların gerekçelerinin oluşturulmasında etken olacaktır.
Bu nedenle, daha şimdiden mahkemelerin nasıl karar verebileceğini dile getirmemiz mümkün olmadığı gibi, etik, ahlaki ve doğru olmayacaktır.
Tarafımıza sıkça ulaşan sorulardan bir tanesi de, sözleşmeli personele kadro verilirse yapılacak düzenlemelerin kimleri kapsayacağına ilişkindir. Sözleşmelerin feshinden sonra verilecek bir hakkın, sözleşmeleri feshedilenleri kapsayıp kapsamayacağı, bu haktan yararlanmak için belli bir çalışma süresi gerekip gerekmediği gibi sorular, sıkça karşımıza çıkmaktadır.
Bu husus; tamamen kanun koyucunun yapacağı düzenleme ile açıklığa kavuşacak bir husustur. Şimdiden bir şey söylemek, bir tahmin veya varsayımda bulunmak ümit tacirliğinden başka bir şey olmayacaktır.
Sıkça karşılaştığımız bir başka husus ise, üniversiteli işçilerin statü değişikliği taleplerinin karşılanarak, memur kadrolarına geçirilmesinin gündemde olup olmadığı ile böyle bir hak verilmesi halinde hangi haklarının olacağıdır. Bu konuda da, sözleşmeli personele kadro verilmesi ile ilgili olarak dile getirdiğimiz hususlar dışında bir değerlendirmede bulunmayı doğru bulmamaktayız.
Sonuç itibariyle şunu ifade etmeliyiz ki, uzun zamandan beri değişik vesilelerle dile getirdiğimiz üzere; öncelikle mahalli idareler personel sisteminin ihtiva ettiği sorunların akılcı, bilimsel temellere dayalı ve sahadaki gerçekleri gözardı etmeden çözülmesi şarttır. Bunun için, detaylı araştırma, analiz ve değerlendirme safhalarına ihtiyaç vardır. Mevcut mahalli idareler personel sistemi, sürdürülebilir değildir.
Bu nedenle, sözleşmeli personelin kadroya geçirilmesi, üniversiteli işçilerin taleplerinin yanında taşeron sisteminin evrilmiş hali olan doğrudan hizmet alımı sistemi, belediyelerin görevde yükselme uygulamaları, iş analizine dayanmayan, fonksiyonel yapılanmaya imkan sağlamayan, bilimsel çalışmalar temelinde yürütülmesi ve oluşturulması imkan dahilinde olmayan norm kadro uygulaması gibi mevcut birçok sorunun masaya yatırılarak sağlıklı bir şekilde ve sürdürülebilirlik temelli düzenlemelerle çözülmesi artık kaçınılmazdır.
Ancak beklentimiz öncelikle;
1. Sözleşmeli personelin kadro taleplerinin karşılanması,
2. Üniversiteli işçilerin talepleri konusunda net sonuca ulaşılması,
3. Taşeronlaşmanın evrilmiş hali olan doğrudan hizmet alımı personel uygulamasının ortadan kaldırılmasıdır.
Akabinde, hiç zaman kaybedilmeden;
1. KPSS ve merkezi yerleştirmeden kaçışın temel argümanı, genel uygulama ve/veya istihdam şekli haline gelen sözleşmeli personel istihdamı hem zorlaştırılmalı, hem de sınırlandırılmalıdır.
2. Belediyelerdeki personel gider oranlarının hiçbir şekilde aşılmasına izin verilmemeli (oranın aşılması halinde personel alımı için gerekli olan bakanlık onayı kaldırılmalı), bunu sağlayacak normatif düzenlemeler getirilmelidir.
3. Liyakat ve kariyer ilkelerini sağlayamayan mevcut görevde yükselme sistemi, bahsi geçen ilkeler çerçevesinde yeniden gözden geçirilmelidir.
4. Yukarıda da belirttiğimiz gibi, iş analizine dayanmayan, fonksiyonel yapılanmaya imkan sağlamayan, bilimsel çalışmalar temelinde yürütülmesi ve oluşturulması imkan dahilinde olmayan norm kadro uygulamasına ilişkin düzenlemelerin, bu hususları sağlayacak şekilde revize edilmesi sağlanmalıdır. Bu çerçevede, bakanlığın hangi unvan bazında hangi daire başkanlıkları ve müdürlüklerin oluşturulması gerektiğini değil, fonksiyonel olarak birim oluşturulmasına imkan sağlayacak bir sistemi öngörmesi şarttır.
5. İnsan kaynakları sistemi, sadece birimlere verilen ve kağıt üzerinde kalan bir isim uygulaması olmaktan çıkarılmalı, çağdaş normlara uygun hale getirilmeli, işe alımdan yetiştirilmeye ve yükselmeye kadar tüm unsurlarıyla hakim kılınmalıdır.
Velhasıl, kökten ve radikal çözümler şarttır ve zaman kaybetmeden yapılmalıdır. Bilinmelidir ki, vatandaş memnuniyetini sağlayacak verimli hizmet üretilmesi, mali disiplinin ve idari yapılanmanın güçlü kılınmasının yolu buradan geçmektedir.
Yoksa biz her yıl, Ocak ayında görevde yükselme sınavına başvurudaki sorunları, her yıl bu aylarda sözleşmeli personelin sorunlarını ve sürekli olarak ta, bütçenin büyük bir kısmını oluşturan personel giderlerini ve hantal kadrolaşmayı, mali sıkıntıları, velhasıl daha iyi nasıl hizmet edileceğini değil, yönetimsel sorunların nasıl aşılacağını konuşmaya devam ederiz.