Belediyelerde bütçe disiplininin sürdürülebilirliği çoğu zaman gelir artırımı, borç yönetimi ve harcama kalemleri üzerinden tartışılır; ancak bütçenin gerçek performansını belirleyen, tedarik süreçlerinin ne kadar öngörülebilir, kontrollü ve bütünleşik yürütüldüğüdür. Tedarik zinciri sağlıklı kurgulanmadığında, yıl başında dengeli görünen bütçe; yıl içinde ek ödenek talepleri, parçalı alımlar, pazarlık usulüne zorlayan acil ihtiyaçlar ve kamu zararı riskleriyle zayıflar.
Tedarik, 4734 sayılı Kanun’a uyumdan ibaret bir prosedür değildir; bütçe disiplininin fiilen uygulandığı alandır. İhtiyaç tespitinin yüzeysel yapılması, yaklaşık maliyetin piyasa gerçekliğinden kopması veya yıl başında ihale takvimi oluşturulmaması; nakit yönetimini bozar, stratejik plan–performans programı–bütçe üçlüsünün uyumunu zayıflatır ve Sayıştay bulgularına konu olabilecek zafiyetler yaratır.
Buna karşılık, tedarik ve bütçe süreçleri güçlü bir entegrasyonla yönetildiğinde; ihtiyaç planlaması, ihale takvimi ve nakit programı aynı masa üzerinde birbiriyle örtüşür. Çok yıllı bakım-onarım sözleşmeleri, standart şartnameler, stok yönetimi ve enerji–hizmet alımı stratejileri; hem maliyetleri düşürür hem de belediyenin yıl içi mali dengesini korur.
Tam da bu noktada MİARGEM’in yaklaşımı belirleyicidir: Tedarik, yalnızca bir satın alma faaliyeti değil, kurumsal yönetişimin ve mali disiplinin en net testlerinden biridir. İhtiyaç tespitinden sözleşme yönetimine kadar her aşamada şeffaflık, öngörülebilirlik, veri temelli karar alma ve iç kontrol mekanizmalarının işletilmesi; belediyenin hem mali hem siyasi risklerini azaltır. Bu nedenle bizler, MİARGEM olarak, ele aldığımız her çalışmada tedarik süreçlerinin kurumsal bütünlük içinde işletilmesini temel bir ilke olarak kabul ediyor; bütçe disiplininin ancak bu zeminde gerçek anlamına kavuşacağı yaklaşımıyla hareket ediyoruz.
Kısacası tedarik süreçlerini disipline etmeden bütçe disiplininden söz etmek, belediyecilik pratiğinde eksik bir denklemi savunmak anlamına gelir. Bütçe sağlamlığı, doğru tasarlanmış ve öngörülebilir bir tedarik zinciriyle başlar; belediyelerin yönetilebilirliğini ve kurumsal güvenilirliğini güçlendiren de tam olarak bu zemin olur.