Halil Memiş mesajında şu hususlara yer verdi:
“17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan yakın tarihimizin en büyük doğa felaketi olan depremde kaybettiğimiz vatandaşlarımızı bir kez daha üzüntüyle hatırlıyor, rahmetle anıyor ve manevi huzurlarında saygıyla eğiliyorum.
Aradan geçen bunca zamana rağmen anlaşılmaktadır ki, 17 Ağustos gecesi korku, endişe ve büyük bir üzüntüyle uyandığımız uykumuzdan, depremin sıcaklığı geçer geçmez derin bir kış uykusuna dalmış ve halen o uykudan uyanmamış durumdayız.
Söz konusu depremden kısa bir süre sonra Düzce, yakın geçmişimizde Elazığ ve birçok merkezde meydana gelen depremler, hala önlem almamıza, ders çıkarmamıza yol açmamış, doğayı hoyratça ve açgözlüce kullanma hırsımız daha büyük hatalar yapılmasının yolunu açmıştır.
Son zamanlarda yaşadığımız Marmara kirliliği, sel felaketleri vb diğer felaketlerin hepsi, insanın kapitalist hırsları ve rant uğruna doğaya verdiği zararın bir yansıması olarak kendini göstermektedir.
Rant uğruna deprem kuşağı üzerine ve güvenli olmayan alanlara binaların inşa edilmesi, tarım arazilerinin imara açılması, hepsinden kötüsü yapılan binaların dayanıklılıktan uzak inşa edilmesi deprem felaketlerinin ve diğer doğal felaketlerin olumsuz boyutlarının büyümesine neden olmaktadır. Bu çerçeveden olmak üzere dere yataklarına, zayıf zeminlere yapılan binalar da rant uğruna yapılan imar düzenlemelerinin sonucu olarak oluşan bu tür felaketlerin olumsuz sonuçlarının katlanılmaz bir hal olmasına neden olmaktadır.
Üzülerek görülmektedir ki, ülkemiz stratejik yatırım planlamasını doğru yapamamaktadır. İmar düzenlemeleri ise, standarttan uzak, gelecek nesilleri düşünecek öngörülerden bihaber, sadece rant odaklı olarak ortaya çıkmaktadır.
Temennimiz odur ki; kısa sürede deprem kuşağında bulunan ve dayanıksız olan binaların tamamının kentsel dönüşüme tabi tutulması, sel ve toprak kayması benzeri doğal afetlere maruz yerleşimlerin zaman kaybedilmeden tespit edilerek taşınması için gerek merkezi idare ve gerekse belediyelerimiz seferberlik düzeyinde bir işbirliğiyle gerekli girişimleri hızlı bir şekilde başlatır.
Üzülerek belirtmeliyiz ki, topyekün kamu yönetimi ve vatandaş olarak bizler büyük bir kusur, hatta kasıt içerisindeyiz. Anlaşılan odur ki, 17 Ağustos’tan ders alınmamıştır.”