MERKEZİ MEMUR YERLEŞTİRMESİ VE BELEDİYELERDEKİ YANSIMASI
Bugün seçtiğimiz konu, başlığına bakıldığında teknik bir konu ve sadece kurumları ilgilendiriyor gibi gözükse de, aslında istihdamla ve doğrudan vatandaşla da ilgili bir konudur.
Ülkemizde memur istihdamı esas itibariyle, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu hükümleri çerçevesinde gerçekleştirilmektedir. 1999 yılına kadar kamu kurumlarına memur olarak alınacakların sınavları, bu alımı gerçekleştirecek kurumlar tarafından yapılıyordu.
Bu sistem, beraberinde birçok söylentiyi de getirmekteydi. Bu söylentilerin başlıcası ise, kayırmacılık ve rüşvet olaylarının döndüğüydü.
18 Nisan 1999 tarihinde, sınav yönetmeliğinde yapılan bir değişiklikle, memuriyete girecek olanlara merkezi sınav zorunluluğu getirilmiş, kurumların açacakları memuriyet sınavlarına sadece bu merkezi sınavı kazananların katılabileceği öngörülmüştü. Ancak, aynı yıl içerisinde yapılan bir başka değişiklikle, bazı memuriyet kadroları dışında kurumların sınav yapma yetkileri de kaldırıldı ve bugünkü merkezi yerleştirme sistemine geçildi.
Bu sistemin artıları ve eksileri değerlendirildiğinde, eksilerinin daha fazla olduğu hemen ortaya çıkacaktır. Öncelikle, böyle bir sistemin kayırmacılığı ortadan kaldırdığı (halen binlerce dolarla işe insanların yerleştirildiği haberleri ve söylentileri olsa da) söylenebilir. Başka yararları da muhakkak vardır: Bilgili olanların(!) memur olabilmeleri gibi.
Ancak; bilginin yanında yetenekli olanlara da ihtiyaç vardır. Acaba, mevcut sistem bunu sağlıyor mudur? Bir belediyenin halkla ilişkiler bölümünde istihdam etmek üzere bir memur ihtiyacının olduğunu varsayar isek; çok bilgili olan bir kişinin iletişimi, diksiyonu, duruşu ve tavrı o göreve uygun olamayabilir. Peki bu sistemde bunu tespit etmek mümkün müdür? Siz telefonla kendinize terziden bir takım elbise dikmesini isterseniz, o elbise size ne kadar uyarsa, merkezi sistemle yeteneğini test etmeden alınacak bir personel de, bizim yaptıracağımız işe ancak o kadar uyar.
Bu ifade ettiklerimiz genel olarak söylenebilecek hususlar. Bunun yanında, yerelde belediyelerimizin memur almasını engelleyen bir durumu tespit etmek yerinde olacaktır. Bir belediye başkanı düşünün ki, beldesinde ilçesinde bir sürü işsiz var. Merkezi sınavı kazanmış veya kazanamamış. Belediyenin memur alacağını duyduklarında herkes gözünü belediyeye dikmiş. Merkezden memur talep edildiğinde, bunların yaratacakları baskıyı bir düşünün. Olayın bir başka yönü, hadi diyelim belediye başkanı bu baskıları göğüsledi ve merkezi yerleştirmeden memur talep etti. Trabzon’un A kasabasına Hakkari Çukurca’dan bir vatandaşımız tayin oldu geldi. Memuriyette bir yılını doldurup asaleti tasdik edildikten sonra bu memurun yapacağı ilk iş, memleketine tayin isteyip gitmek olacaktır. Zaten bu şekilde de olmaktadır.
Belirtilen bu olumsuzlukları çoğaltmak mümkündür. Bu gibi nedenlerden dolayı, Belediyelerimizin çoğu memur talebinde bulunmamaktadır. 1999 yılında faaliyete geçen, ancak halen kadrolu memuru olmayan birçok belediyemiz mevcuttur. Hatta, köklü belediyelerin birçoğunda da, yeterli sayıda memur yoktur.
Önerimiz şudur: Memuriyete girecekler ile ilgili olarak merkezi bir sınav yapılsın. Bu yapıldıktan sonra, memur almak isteyen kurumlar, yeteneğe dayalı ve mülakat ağırlıklı ikinci bir sınav yaparak memur alımı yoluna gitsinler. Bu şekilde yapılacak bir uygulama, yukarıdan beri ifade edilen birçok olumsuzluğu ortadan kaldıracaktır.